GAZİANTEP BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 1. VERGİ DAVA DAİRESİ
ESAS: 2017/2024 KARAR: 2017 / 2028 KARAR TARİHİ: 29.12.2017
İŞLEMİN İPTALİ İSTEMİ – MATRAH TAKDİRİ AMACI DIŞINDA ZAMANAŞIMINI DURDURMA SAİKİYLE TAKDİR KOMİSYONUNA BAŞVURULDUĞUNDAN ORTADA BİR TAKDİR KOMİSYONU KARARININ BULUNMASI TARHİYATIN SÖZ KONUSU RAPORA GÖRE YAPILDIĞI GERÇEĞİNİ DEĞİŞTİRMEDİĞİ – İSTİNAF TALEBİNİN REDDİ
(2577 S. K. m. 45) (213 S. K. m. 5, 20, 25, 30, 39, 113, 114, 138) (ANY MAH. 15.10.2009 T. 2006/124 E. 2009/146 K.)
ÖZET: Olayda, 2010 vergilendirme dönemi matrahının tespiti için zamanaşımının dolmasına çok kısa süre kala 2015 yılı sonunda 3.12.2015 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen davacı adına, vergi tekniği raporunu dayanak alan takdir komisyonu kararı uyarınca tarhiyat yapılmış olup cezalı tarhiyatın esas itibarıyla, tanzim edilen rapora dayandığı açıktır. Matrah takdiri amacı dışında, zamanaşımını durdurma saikiyle takdir komisyonuna başvurulduğundan, ortada bir takdir komisyonu kararının bulunması, tarhiyatın, söz konusu rapora göre yapıldığı gerçeğini değiştirmemektedir. Bu durumda, 2010 vergilendirme dönemi için beş yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra düzenlenen rapora dayanan vergi ve ceza ihbarnamelerinin 2.12.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, borç zamanaşımına uğradığı için ve zamanaşımı hususunun öncelikle incelenmesi gereken mutlak iptal sebebi olması dolayısıyla tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve geçici verginin bu gerekçeyle kaldırılması hüküm kurulması gerekir. Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf talebinin belirtilen gerekçe ile reddine karar verilmiştir.
İSTEMİN ÖZETİ: Davacı tarafından, POS cihazı kullanarak tefecilik yaptığı ve bu faaliyetinden elde ettiği faiz gelirlerini kayıt ve beyan dışı bıraktığından bahisle düzenlenen 04/11/2016 tarih ve 2016-A-3507/38 sayılı vergi tekniği raporu dayanak alınarak takdir komisyonu kararı uyarınca 2010/1-12 dönemine ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve 2010/III ve IV. dönemine ilişkin olarak re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir geçici vergilerinin iptali istemiyle açılan davada Diyarbakır Vergi Mahkemesi’nin 20/09/2017 tarih ve E:2016/1050, K:2017/537 sayılı “tarhiyata ilişkin doneleri içinde bulunduran vergi tekniği raporunun, davacıya tebliğ edilmemesi, davacının hangi suç ile isnat edildiğini öğrenme ve bu duruma göre savunma yapma hakkını elinden aldığı gibi kendisine ait bilgilerin verilmemesi, 213 sayılı Kanunun “Vergi Mahremiyeti” başlıklı 5’inci maddesi kapsamında da değerlendirilemeyeceğinden, sadece vergi/ceza ihbarnamesi ile takdir komisyonu kararının tebliğ edilmek suretiyle, tarhiyatın dayanağı mükellef adına düzenlenen vergi tekniği raporunun davacıya tebliğ edilmemesi, davacı hakkında tesis edilen işlemi hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili bir şekil hatası olduğundan, dava konusu vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve vergi ziyaı cezalı gelir geçici vergi tarhiyatlarında hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın kabulüne” ilişkin Kararının, davalı idare tarafından, ayrıntılı olarak düzenlenen vergi tekniği raporlarında başka mükellefler hakkında da bilgi ve tespitler bulunabildiğinden bu raporların tebliğ edilmesinin vergi mahremiyetine aykırılık teşkil ettiği, mahkemeye sunulan ekli belgeler arasında VTR bulunduğu bu aşamada dahi cevap dilekçesinde beyanlarını davacının sunabilme imkânına sahip olduğu, re’sen araştırma yapan vergi mahkemelerinin dava konusu edilen ihbarname ve ödeme emirlerine dayanak VİR ve VTR’leri davacı tarafından ileri sürülmese dahi hukuka aykırılık durumlarında inceleme yetkisine sahip olduğu, davacıya VTR’nin tebliğ edilmemesi gerekçesiyle savunma hakkının kısıtlandığı yönündeki kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılması istenilmektedir.
SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Birinci Vergi Dava Dairesi’nce, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45.maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü:
Davacı adına, tefecilik yaptığı gerekçesiyle hakkında düzenlenen vergi tekniği raporu esas alınarak takdir komisyonu kararına istinaden tarh edilen 2010/1-12 dönem vergi ziyaı cezalı gelir vergilerinin ve 2010/III ve IV. dönemler vergi ziyaı cezalı gelir geçici vergilerinin kaldırılması istemiyle açılan davada; davanın ‘savunma hakkının kısıtlandığı’ gerekçesiyle kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararı, davalı idare tarafından istinaf edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 138’inci maddesinde incelemenin, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabileceği kurala bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre incelemenin yapılabilmesi için tarh zamanaşımı süresinin geçmemiş olması gerekmektedir.
213 sayılı Kanunun 113’üncü maddesinde; süresinin geçmesi nedeniyle vergi alacağının kalkması olarak tanımlanan zamanaşımının, mükellefin bu hususta müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade edeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunun 114’üncü maddesi uyarınca, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl olarak ifade edilen tarh zamanaşımını durduran durum, matrah takdiri için takdir komisyona başvurulmasıdır. 114’üncü maddenin ikinci fıkrasında yer alan, “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı, mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder.” şeklindeki ifade; Anayasa Mahkemesinin 15.10.2009 gün ve E:2006/124, K:2009/146 sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal kararı üzerine 6009 sayılı Kanunla, 114’üncü maddenin ikinci fıkrası, “Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz” ibaresinin eklenmesiyle yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin; sözü edilen düzenlemenin, vergilemede; “belirlilik”, “yasallık” “öngörülebilirlik”, “keyfiliğe izin verilmemesi” ve “hukuk devleti” ilkesine aykırı düştüğü gerekçesiyle verdiği iptal kararında; takdir komisyonuna başvuru yolunun, sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla keyfi olarak kullanılmasının güvence sağlamayacağı ve vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabileceği hususuna da vurgu yapılmıştır.
213 sayılı Kanunun 20’nci maddesinde verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarda gösterilen matrah ve oranlar üzerinden hesaplanarak miktarının belirlenmesi olarak tanımlanmış, 25 ilâ 39’uncu maddelerinde tarh yöntemlerine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Bu yöntemlerden birisi olan “re’sen tarh” usulünü düzenleyen 30’uncu maddede, 21.1.1983 tarih ve 2791 sayılı Kanun değişikliğinden önce re’sen takdir yetkisi sadece takdir komisyonlarına ait bulunduğundan, vergi incelemesi sırasında re’sen takdiri gerektiren bir durumun tespiti halinde gerekli takdir işlemi takdir komisyonu tarafından yapılmakta iken 2791 sayılı Kanun değişikliğiyle re’sen vergi tarhının tanımı yeniden yapılarak, vergi inceleme elemanlarına da re’sen takdir yetkisi tanınmıştır. Yukarıda yer verilen 114’üncü madde uyarınca takdir komisyonuna başvurma yetkisi ise sadece vergi dairesine aittir.
Vergi incelemesi, re’sen takdir yetkisi bulunan inceleme elemanı tarafından yürütülen bir mükellefin; sırf zamanaşımını durdurmak amacıyla, gerçek bir re’sen takdir nedeni saptanmaksızın, şeklen, takdire sevk sebeplerinden biri dayanak gösterilerek matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilmesi, bu süre zarfında vergi inceleme raporu ve/veya vergi tekniği raporu düzenlenmesi; takdir komisyonunun haiz olduğu yetki uyarınca, inceleme elemanından bağımsız yürütmesi gereken inceleme ve araştırmalar sonucu elde edeceği verileri değerlendirmek yerine, sözü edilen raporlarda belirtilen miktarın aynısını matrah olarak takdir etmesi, 213 sayılı Kanunun zamanaşımı ile incelemeye ilişkin düzenlemelerinin öngörülen amacına aykırı düştüğü gibi takdir komisyonuna başvuru yolunun zamanaşımı hükmünü aşmak amacıyla bir yöntem olarak kullanılması, Anayasa Mahkemesi kararında da işaret edildiği üzere ”yasallık” ve ”hukuki güvenlik” ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
Olayda, 2010 vergilendirme dönemi matrahının tespiti için zamanaşımının dolmasına çok kısa süre kala 2015 yılı sonunda 3.12.2015 tarihinde takdir komisyonuna sevk edilen davacı adına, vergi tekniği raporunu dayanak alan takdir komisyonu kararı uyarınca tarhiyat yapılmış olup cezalı tarhiyatın esas itibarıyla, tanzim edilen rapora dayandığı açıktır. Matrah takdiri amacı dışında, zamanaşımını durdurma saikiyle takdir komisyonuna başvurulduğundan, ortada bir takdir komisyonu kararının bulunması, tarhiyatın, söz konusu rapora göre yapıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Bu durumda, 2010 vergilendirme dönemi için beş yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra düzenlenen rapora dayanan vergi ve ceza ihbarnamelerinin 2.12.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olması karşısında, borç zamanaşımına uğradığı için ve zamanaşımı hususunun öncelikle incelenmesi gereken mutlak iptal sebebi olması dolayısıyla tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ve geçici verginin bu gerekçeyle kaldırılması hüküm kurulması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf talebinin belirtilen gerekçe ile reddine aşağıda dökümü yapılan yargılama giderlerinin istinaf isteminde bulunan taraf üzerinde bırakılmasına, posta giderine karşılık yatırılmış olan avanstan artanın kararın kesinleşmesinden sonra Mahkemesince ilgili tarafa iadesine, 2577 sayılı Yasa’nın 45.maddesi gereğince kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren otuz (30) gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, 29.12.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU
İstinaf dilekçesinde ileri sürülen iddialar, dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında vergi mahkemesi kararının gerekçeli onanmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, istinaf istemin reddi gerektiği oyu ile Dairemiz kararına katılmıyorum.