6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. Maddesine göre Banka ve sigorta şirketlerinin (10/6/1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere,) her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir.
Kanun’un “Mükellef” başlıklı 30. Maddesi hükmüne göre banka ve sigorta muameleleri vergisini, banka ve bankerlerle sigorta şirketleri öderler.
Kanun’un “Matrah” başlıklı 31. Maddesine göre banka ve sigorta muameleleri vergisinin matrahı 28 inci maddede yazılı (kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları) paraların tutarıdır. Kambiyo alım ve satım muamelelerinde ise kambiyo satışlarının tutarı vergiye matrah olur.
Kanun’un “nispet (oran)” başlıklı 33. Maddesine göre (2447 sayılı Kanunun 8’inci maddesiyle değişen şekli) Banka ve sigorta muameleleri vergisinin nispeti % 15’tir. Kambiyo muamelelerinde ise nispet matrahın (7194 sayılı kanunun 8 inci maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 07.12.2019) binde ikisidir.
(4761 sayılı Kanunun 5’inci maddesiyle değişen fıkra. Yürürlük; 22.06.2002) (700 Sayılı KHK’nın 36 ncı maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 09.07.2018) Cumhurbaşkanı, bu maddede belirtilen vergi oranını bankalar arası mevduat muameleleri, bankalar ile 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan aracı kurumlar arasındaki borsa para piyasası muameleleri ve diğer banka ve sigorta muameleleri için ayrı ayrı veya birlikte % 1’e, (5615 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 04.04.2007) kambiyo muamelelerinde ise sıfıra kadar indirmeye ve (7194 sayılı kanunun 8 inci maddesiyle değişen ibare; Yürürlük: 07.12.2019) kambiyo muamelelerinde on katına, vergiye tabi diğer muamelelerde ise kanuni seviyesine kadar artırmaya yetkilidir.
Yukarıda kanuni düzenlemesi yer alan kambiyo işlemlerinden binde 1 vergi alınmasına ilk olarak 1998 yılında çıkarılan 98/11591 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile başlanılmıştır.
Ancak, 2008/13459 sayılı BKK ile 15 Nisan 2008 tarihinden itibaren kambiyo vergisinin oranı binde sıfıra indirilmiştir. Akabinde 1106 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, 15 Mayıs 2019 tarihinden itibaren kambiyo vergisinin oranı, bazı istisnalar hariç kambiyo işlemlerinde satış tutarı üzerinden alınmak üzere binde 1’e yükseltilmiştir. Daha sonra binde 1 oranı, 7194 sayılı Kanunla 7 Aralık 2019 tarihinden itibaren binde 2’ye çıkartılmıştır.
En son 24 Mayıs 2020 tarih ve 31136 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2568 Sayılı Karar ile;
a- Kambiyo muamelelerinde satış tutarı üzerinden hesaplanması gereken BSMV oranı 24.05.2020 tarihinden itibaren binde 2’den yüzde 1’e çıkarılmıştır. Yani eskiden 1000 Liralık işlem üzerinden 2 Lira vergi alınırken, bu defa 1000 Liralık işlem üzerinden 10 Lira vergi alınır hale gelinmiş, vergi 5 (beş) kat artırılmıştır. Nitekim Cumhurbaşkanı Yasa’ya göre bu vergiyi 10 (on) katına kadar artırmaya yetkilidir.
- b) İlaveten, bankaların kendilerinde bulunan yatırım hesapları ve diğer hesaplar (vadeli, vadesiz, altın depo, altın fon vb.) üzerinden müşterilerine yapacakları kaydi altın satışlarına yüzde 1 oranında Kambiyo Vergisi (BSMV) getirilmiştir. Yani artık, bankalar fiziki teslimat olmaksızın kaydi olarak yapacakları altın satışları üzerinden yüzde 1 oranında Kambiyo Vergisi hesaplayıp, kesip bu tutarı Maliye’ye yatırmak zorundadırlar. Diğer taraftan çarşı pazar esnafından, kuyumcudan yapılan fiziki altın satışları ise kambiyo işlemi sayılmaması nedeniyle kambiyo vergisine tabi olmayacaktır. Çünkü yukarıda da değinildiği üzere kambiyo vergisinin mükellefi bankalardır. Kuyumcular vb esnaf banka değildir, o sebeple de kuyumcu esnafı altın alım satım işlemi üzerinden banka vergisi hesaplamak, kesmek beyan etmek ve ödemek zorunda değildir.
Anlaşılacağı üzere Kambiyo Vergisi (BSMV) yeni getirilmiş bir vergi değildir; 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu içerisinde düzenlenmiş yıllardır uygulanmakta olan bir vergidir. Ancak on yılı aşkın bir süre kambiyo vergisinin döviz işlemlerinde binde sıfır olarak uygulanması son dönemde aniden binde bir, birde iki sonra da binde on gibi oranlarla yeniden uygulanmaya başlaması kamu oyunda yeni bir vergi getirildi algısı oluşturmuştur.
Diğer taraftan eskiden bankacılık sistemi üzerinden yapılan fiktif, kaydi alım satımlarının tamamı üzerinden değil sadece bankaların altım alım satım işleminden elde ettiği brüt kar üzerinden vergi alınmaktayken, yayımlanan son Karar ile işlem bedelinin tamamı üzerinden vergi alınması uygulamasına geçilmiştir. Bunun detaylarına metnin ilerleyen bölümünde yer verilecektir.
Önce bu düzenlemenin getiriliş amacını yorumlayacak olursak; dövizdeki ve altındaki son dönemlerde yaşanan dalgalanmaya paralel olarak, banka hesabına bağlı döviz ve altın hesabı açmak ve bu hesaplar üzerinden alım satım yaparak kazanç elde etmek gerekse birikim yapmak yada parasının değerini korumak isteyenler için cazip hale gelmiştir. Nitekim mevduat sahipleri ve özellikle de yabancı yatırımcılar! bu amaçlarla bankalarda vadeli ya da vadesiz altın hesabı, altın yatırım hesabı, altın fon hesabı gibi adlarla kolayca hesaplar açmakta, fiziki teslim olmaksızın kaydi, fiktif olarak bu hesaplar üzerinden altın alım satımı yapmakta ve vergisiz ciddi rant elde etmektedir. Bunun önüne geçebilmek amacıyla olsa gerek, Yasanın verdiği yetkiyle Hükümet (Cumhurbaşkanlığı) bu boşluğu doldurarak kaydi altın alımını da kambiyo işlemi gibi görerek bu işlemin tamamı üzerinden vergi alınması yoluna gitmiştir. Ancak yerli halka hitap eden kuyumculardan yapılan altın alım satımlarında herhangi ilave bir vergi getirilmesi söz konusu değildir.
Ekonomideki dalgalanmaların yanı sıra teknolojideki gelişmenin ve dijitalleşmenin yaygınlaşmasına paralel olarak internet üzerinden gerçekleştirilen işlemler ciddi artış göstermiş ve önemsenemeyecek kazanç kapısı haline gelmiştir. Nitekim altın hesaplarının kıymetli maden olarak değerlendirilmesi halinde, bireysel yatırımcı açısından, altın ticareti yapılmadığı sürece, altındaki değer artışı üzerinden gelir vergisi ödenmemekte; altın hesaplarından bir faiz elde ediliyorsa da elde edilen bu kazanç menkul sermaye iradı olarak kabul edilerek kaynağında tevkifat yoluyla nihai olarak vergilendirilmektedir. Dolayısıyla bu şekil alım satım üzerinden ne gelir vergisi ne BSMV, KDV ödenmemektedir. Öyle olunca da bu durum kaydi, fiktif, sanal vb ne şekil ifade edilirse edilsin, bankacılık sistemi üzerinden yapılan altın alım satımı ile reel piyasada fiziki teslime, el değiştirmeye dayalı klasik yönteme göre yapılan altın alım satımları arasında rekabet vergisel yönden ciddi bir eşitsizliğine yol açmaktadır.
Bu durum öteden beri Maliyenin takibindeyken, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı denetim birimi olan Vergi Denetim Kurulu (VDK) tarafından düğmeye basılmış ve yapılan çalışmalarda bankaların fiziki teslimat olmaksızın yapmış olduğu altın alım satım işlemlerinin kambiyo işlemi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda Müfettişlerde tereddüt hasıl olduğu gerekçesiyle İdareden görüş sorulmuştur.
Yine T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı olan ve görüş vermekle görevli icracı birim olan Gelir İdaresi Başkanlığı, bu alan yetkili bir diğer birim olan Türkiye Bankalar Birliği’ne gönderdiği yazılı metinde VDK’nın uyarısı ve görüş talebine istinaden yapılan değerlendirmede oluşan tereddütleri gidermek amacıyla konunun asıl muhatabı olarak Kambiyo Genel Müdürlüğü’nden görüş sormuştur.
Bu gelişmeler neticesinde Karar Merci konumundaki Genel Müdürlük; “Kıymetli maden ve dövizin kambiyo mevzuatında düzenlenen değerler olması, kambiyo mevzuatında kıymetli maden depo hesaplarında işlem gören kaydi tutarların açık bir tanımının yer almaması ve özü itibarıyla fiziki teslimat yapılmadığı sürece kaydi ve değeri dövizle belirlenen bir tutarın söz konusu olması hususları dikkate alındığında; vadesiz ve yatırım hesapları üzerinden fiziki teslimat olmaksızın yapılan altın alım satım işlemlerinin kambiyo işlemi olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir” yönünde görüş vererek noktayı koymuştur.
Daha önce de değinildiği üzere verilen bu idari görüşe istinaden yayımlanan 24 Mayıs 2020 tarihli 2568 sayılı Karar’a kadar bankacılık sistemi üzerinden yapılan altım alım satımlarında, Bankalar altın alım satım işlemlerinin tamamı üzerinden değil, kendilerine kalan net kar üzerinden (%5) BSMV ödemekteyken şimdi işlem bedelinin tamamı üzerinden binde 2 oranında BSMV öder hale getirildiler.
Haliyle bu durum birçok tartışmayı da beraberinde getirdi; Altının ticari bir ürün/emtia olduğu, yatırım aracı olmadığı o sebeple mevcut yasalara göre getirilen bu idari düzenlemenin hukuki dayanağının olmadığı vb vb.
Asıl önemlisi, bu tarihe kadar yapılan işlemlerden de geçmişe dönük vergi farkı hesaplaması yapılıp yapılmayacağı! Nitekim içinde bulunulan vergilendirme dönemi hariç geçmişe doğru son beş yıllık dönemde her an vergi incelemesi yapılarak eksik ödenen verginin tamamlanması ve gecikme faizi ve cezası ile alınması mümkün. İdare, ilave yasal düzenleme yapmadan sadece mevcut mevzuatı yorumlayarak değiştirmiş olduğu idari görüşle bankacılık sistemi üzerinden yapılan altın alım satımının tamamının BSMV’ye tabi olduğunu bugün (24 Mayısta) kabul etmiş ise şayet bu durumda zamanaşımı dilimi içerisinde geçmişe dönük benzer işlemlerin tamamını gözden geçirerek bu işlemler üzerinden ne şekilde vergi alındığını da denetlemesi ve yeni oluşan görüşe göre verginin konusuna giren ancak vergi dışı kalan bu işlemler üzerinden cezalı tarhiyat yapması gerekir.
Sonuç olarak, 24 Mayıstan itibaren;
– Bankacılık sistemi üzerinden yapılan döviz alım satımında alım satım bedeli üzerinden yüzde bir, binde on oranında BSMV hesaplanıp kesilecektir.
– Bankacılık sistemi üzerinden yapılan altın alım satımı vb işlemleri üzerinden yine yüzde bir veya binde on oranında BSMV hesaplanıp kesilecektir.
– Geleneksel yöntemlerle kuyumcu esnafı tarafından yapılan ve fiziki teslime el değiştirmeye konu altın alım satımı hiçbir şekilde BSMV’ye tabi değildir.