Bülten: 2019-17 01/01/2019 Tarihinden İtibaren, 213 Sayılı Kanunun 322’nci Maddesine Göre Değersiz Hale Gelen Alacaklara İlişkin Hesaplanan ve Beyan Edilen KDV’nin İndirim Konusu Yapılması Mümkün Hale Geldi

İşletmeler, avans vermek, teminat vermek, borç vermek suretiyle alacaklı duruma düşebildikleri gibi (içerisinde KDV barındırır vaziyette) vadeli satış yapmak suretiyle de alacaklı olabilmekte ve bazı durumlarda da alacağını kısmen yada tamamen yahut olması gereken zamanda alamama riskiyle karşı karşıya gelebilmektedirler.

Diğer taraftan yine işletmeler dönemsellik ilkesi gereği belirli faaliyetleri çerçevesinde yapmış oldukları iş ve işlemler karşılığında belirli dönemlerde devletin vergi payını hesaplayıp buna ilişkin beyan ve bildirimlerde bulunmaktadırlar.

Örneğin işletmenin satış işlemi sonucunda mal veya hizmet teslim ettiği ve faturasını düzenlendiği anda gelir/kurumlar vergisi açısından gelir ve buna bağlı KDV tahakkuk etmiş olmaktadır. Kar/Zarar ve Devreden/Ödenecek durumuna bağlı olarak bu işlemin; KDV açısından hemen ertesi ay, gelir veya kurumlar vergisi açıcından ise ilk geçici vergi dönemi itibariyle ödenecek vergiye ve doğal olarak işletmeden nakit çıkışına yansıması olmaktadır. Öyle olunca da mükellefler, henüz kasasına girmemiş ve belki hiçbir zaman girmeyecek olan bir kaydi hasılattan kaynaklanan vergileri peşinen ödemek durumunda kalmaktadır.

Yasa koyucu bu tür risklerin gerçekleşmesi durumunda mükellefleri korumak amacıyla belirli koşulların gerçekleşmesi şartıyla şüpheli hale gelen alacakları (213 sayılı VUK’nun 323’üncü maddesi ile) karşılık ayırmak suretiyle giderleştirme imkanı getirmiştir.

Diğer taraftan KDV Kanunu ve Gelir/Kurumlar Vergisi Kanunları arasındaki mantık çatışması nedeniyle, tahsili şüpheli hale gelen alacak içerisindeki KDV için karşılık ayrılıp ayrılamayacağı konusu uzun süre tartışma konusu olmuştur. Çünkü karşılık ayırmanın sonucu gelir/kurumlar vergisi matrahındaki azalmadır. Oysa tahsil edilemeyen alacak içerisindeki KDV ise daha önce Hesaplanan KDV’ye dahil edilerek ilgili döneminde KDV hesapları ile karşılaştırılmıştır. Aynı mantıktam hareketle tahsilatın şüpheli hale geldiği yahut imkansız hale geldiği tarihte şüpheli hale gelem alacak içerisinde yer alanKDV’nin de İndirilecek KDV’ye ilave edilmesi gerekir. Oysa yakın tarihe kadar KDV Kanununda buna dönük bir düzenleme öngörülmemiştir.

Usul yasası olan Vergi Usul Kanunu ile gelir üzerinden alınan Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunları aynı kuşak kanunlar olmasına karşın, harcamalar üzerinden alınan KDV Kanunu 80’li yıllarda sisteme entegre edilmiş o sebeple de gelir üzerinden alınan vergiler ile harcama üzerinden alınan KDV’nin işleyiş sistemindeki mantık zaman zaman çatışmıştır. Nitekim şüpheli alacak için belirli şartların gerçekleşmesi durumunda gelir/kurumlar vergisi açısından karşılık ayrılması öngörülmüşken şüpheli alacak içerisinde KDV’nin de yer alması durumunda ne tür işlem yapılacağı yönünde herhangi bir kanunda buna yönelik düzenleme yer almamıştır.

Daha önceki yayınlarımızda da değindiğimiz üzere, Mali İdare bu tür yoruma açık durumlarda ötedenberi hazineci yaklaşımla mükellef aleyhine yorumlarda bulunmuş olup görüşünde ısrar etme ve yanlış dahi olsa son ana kadar görüşünü savunma eğiliminde olmuştur.

Nitekim Mali İdare uzun bir süre şüpheli alacak içerisinde KDV’nin de yer alması durumunda KDV için karşılık ayrılamayacağı yönünde görüş bildirmiş, daha sonra bu görüşünü daha fazla savunamayarak (2000’li yılların ortalarında) Tebliğ ile mükellef lehine düzenleme yapma yoluna gitmiştir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere daha önce hesaplanıp ödenen, mükellefin cebinden nakit olarak çıkan KDV’nin çok daha sonraki bir tarihte, gelir/kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider/maliyet olarak dikkate alınmasının kabul edilmesi kanuni olmamasının yanı sıra hakkaniyete de uygun olmamıştır.

Süreç içerisinde konu olgunlaşmış olacak ki, 06 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe giren 7104 sayılı Kanun ile Katma Değer Vergisi Kanununun 29. Maddesine eklenen fıkra ile, 01/01/2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 213 sayılı VUK’un 322. Maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilmesine imkan tanındı. Buna göre (3065 Madde 29/4); Vergi Usul Kanununun 322. Maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir. (Şu kadar ki Vergi Usul Kanununun 323. Maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.)”

Buna ilaveten getirilen bu düzenleme değersiz alacaklarla birlikte, şüpheli alacakları da kapsamaktadır. Yukarıdaki madde metninde parantez içinde yer alan; “Şu kadar ki Vergi Usul Kanunu’un 323. Maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan katma değer vergisinin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.” ibaresi gereğince, daha önce gider olarak dikkate alınan şüpheli alacakların içerisinde yer alan KDV’nin de indirim konusu yapılabilmesi mümkündür. Ancak bu KDV’nin indirim konusu yapılabilmesi için ise, gider yazılan şüpheli alacakların içerisinde yer alan KDV’nin bir taraftan indirim konusu yapılırken aynı zamanda da aynı tutarın gelir hesaplarına da alınması gerekmektedir.

Bu defa 15.02.2019 Tarihli ve 30687 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri No: 23)” ile Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nde bazı değişiklikler yapılmış olup bunlardan bir tanesi de yukarıda izah edilen konuya ilişkin açıklamalardır. Tebliğde yer alan açıklamalara göre özetle;

– 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren, 213 sayılı Kanunun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin indirim konusu yapılması mümkün olup 213 sayılı Kanunun 323’üncü maddesine göre karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınan KDV’nin bu fıkra kapsamında indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması gerekmektedir.

– Kanunun (30/e) maddesinde, Vergi Usul Kanunu’nun 322’nci maddesine göre değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen KDV’nin, mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan KDV’den indirilemeyeceği hüküm altına alınmış olup değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde satıcı tarafından indirim konusu yapılabildiğinden mükerrer vergi indirimine yol açmayacak şekilde değersiz hale gelen alacaklara ilişkin alıcı tarafından ödenmeyen ve daha önce indirim konusu yapılmış KDV’nin, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde 1 No.lu KDV Beyannamesinin “Matrah” kulakçığında “Diğer İşlemler” tablosunda 505 kod numaralı “VUK 322 Kapsamına Giren Borçlara Ait KDV” satırı aracılığıyla beyan edilmesi gerekmektedir.

Share: