Bülten: 2019-54 KDV Mükelleflerinin Yanı Sıra Gelir ve Kurumlar Vergisi Mükellefleri İçin de Hasılat Esaslı Vergilendirme Yönteminden Faydalanma İmkanı Getirildi

25/10/1984 Tarihinde kabul edilip 02/11/1984 tarihinde resmi gazetede yayınlanan ve  01/01/1985 tarihinden itibaren yürürlüğe 3065 sayılı yasa ile Ülkemiz Katma Değer Vergisi ile tanışmıştır. Bahsi geçen Kanun o günden bu tarafa onlarca kez değişiklik geçirmiş, ancak Kanunun indirim müessesi üzerine inşa edilen temel mantığı hiç zarar görmemiştir. Nitekim geçen zaman içerisinde mal ve hizmet türleri itibariyle toptan yahut perakende safhada uygulanacak vergi oranları bir çok kez değiştirilmiş, bazen herhangi bir mal veya hizmet için vergi oranının sıfırlanması yahut tam ya da kısmi istisna kapsamına alınarak o mal veya hizmetin geçici olarak vergi dışı tutulması yönünde politikalar izlenmiş buna rağmen indirim mekazanizmasına sahip beyana dayalı gerçek usulde vergilendirme yönteminden taviz verilmemiştir.

Ancak KDV Kanunu’nda geçen yıl yapılan bir değişiklikle ilk defa indirim müessesenin dışına çıkılmış İngiltere modeli yeni bir vergilendirme yöntemine geçiş imkanı getirilmiştir. Bu amaçla 7104 sayılı Kanunla 3065 sayılı Kanunun mülga 38’inci maddesi başlığı ile birlikte değiştirilerek “Hasılat Esaslı Vergileme” sistemi Kanuna monte edilmiştir.

Bu sistemde, Kararname ile belirlenecek olan sektörler ve mükellef grupları için indirim müessesesi devre dışı bırakılmış, İdare tarafından Kararname seçilecek olan sektörlerde faaliyet gösteren mükelleflerin gider ve maliyetleri için aldıkları belgelerde yer alan KDV’ler için 191  nolu hesabı çalıştırmadan, belgelerde yer  alan KDV dahil toplam tutarlarının diğer ilgili hesaplara alınarak bu tutarların gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider ve maliyet olarak dikkate alınması, KDV dahil elde edilen hasılatın belirlenecek yüzdesinin ise direk, net, safi “Ödenecek KDV” olarak beyan edip ödenmesine imkan sağlanmıştır.

Bu şekilde belirlenecek mükelleflerin belge alma verme, defter tutma, beyanname verme gibi yükümlülüklerinde herhangi bir değişiklik yapılmamış, sadece Ödenecek KDV’nin hesaplanmasında indirim müessesi devre dışı bırakılmış, Ödenecek KDV’nin, (Hesaplanan KDV dahil) elde edilen hasılatın belirli bir yüzdesi esas alınarak belirlenmesi yoluna gidilmiştir.

Gerek KDV mükellefleri gerekse tüketiciler açısından Ödenecek KDV ve fiyat mekanizmasında herhangi bir değişiklik oluşmamış, bu kapsama alınan mükelleflerin sattıkları mal ve hizmetin oranı neyse aynı oranlar üzerinden KDV hesaplamaları ve düzenledikleri belgelerde bu tutara ayrıca yer vermelerine devam edilmştir. Sistemin getirdiği tek değişiklik Ödenecek KDV’nin belirlenme yöntemi olmuştur.

KDV yönünden hasılat esaslı vergileme rejimine ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihi 01.01.2019 olarak belirlenmiş olmakla birlikte bu konuda beklenen ilk Cumhurbaşkanı Kararı (06/02/2019 tarih ve 718 sayılı Karar) 07/02/2019 tarih ve 30679 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 2019/Mart başından itibaren yürürlüğe girmiş olan Kararın Sektör ve Vergi Oranı Başlıklı 3’üncü Maddesi ile hasılat esaslı vergilendirme yönetiminde belirlenen ilk sektör özel halk otobüsleri olmuştur. Vergi oranı ise %1,5 olarak belirlenmiştir. Buna göre, faaliyet konusu sadece özel halk otobüsü işletmeciliği olan ve sadece akıllı kart ile yolcu bindiren mükelleflerin, eğer isterlerse adlarına düzenlenen belgelerde yer alan katma değer vergisini (İndirilecek KDV’yi) dikkate almaksızın, sadece elde ettikleri (Hesaplanan KDV dahil) toplam hasılatın %1,5’ini Ödenecek KDV olarak beyan edip ödemelerine imkan tanınmıştır.

Bu defa 19 Temmuz 2019 tarih ve 30836 sayılı I. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 7186 Sayılı “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında (Torba) Kanun”’un 1’inci maddesiyle, katma değer vegisindeki uygulamaya paralel benzer bir düzenleme  kazanç üzerinden alınan gelir ve kurumlar vergisi için de getirilmiştir.

Getirilen bu yeni düzenlemeye göre şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükelleflerden talepte bulunanlar katma değer vergisinin yanı sıra gelir veya kurumlar vergisi yönünden  de hasılat esas vergilendirme yönteminden faydalanabilecektir.

Buna göre bahsi geçen mükellef gurubunun söz konusu faaliyetlerinden elde ettikleri gayrisafi hasılatlarının (KDV Kanununun 38 inci maddesi kapsamında hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre vergilendirilen mükellefler için hesapladıkları KDV dahil tutarın) %10’u bu faaliyetlerine ilişkin vergiye tabi kazanç olarak esas alınacaktır. Vergiye tabi kazancın bu suretle tespitinde ilgili faaliyete ilişkin giderler dikkate alınmayacak ve bu kazanca herhangi bir indirim veya istisna uygulanmayacaktır. Kazançları bu şekilde tespit edilen mükellefler 2 yıl geçmedikçe bu usulden çıkılamayacaklardır. Ancak bir takvim yılı içinde iki kez ceza kesilen mükellefler, cezanın kesildiği ve takip eden iki takvim yılına ait kazançları için bu hükümlerden yararlanamayacaklardır.

Bu hükümler gelir vergisi mükelleflerinin yanı sıra kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanacak olup Cumhurbaşkanı yüzde 10 oranını iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, kanuni oranına getirmeye yetkili olacaktır.

7186 Sayılı Kanun’un Gelir ve Kurumlar Vergisi açışından Hasılat Esaslı Vergilendirme Yönetiminin yer aldığı yer aldığı 1’nci maddesi metni ise aşağıdaki gibi olup gelir ve kurumlar vergisi yönünden bu yöntemin uygulamasına ilişkin detaylar Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılacak ikincil mevzuat düzenlemeleri ile netlik kazanacaktır.

MADDE 1 – 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mülga 113 üncü maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“Hasılat esaslı kazanç tespiti

MADDE 113- Şehir içi yolcu taşımacılığı faaliyetinde bulunan ve bu faaliyetlerinden kaynaklanan hasılatlarının tamamını elektronik ücret toplama sistemleri aracılığıyla elde eden mükelleflerin talep etmeleri hâlinde söz konusu faaliyetlerinden elde ettikleri gayrisafi hasılatlarının (25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 38’inci maddesi kapsamında hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre vergilendirilen mükellefler için hesapladıkları katma değer vergisi dâhil tutarın) %10’u bu faaliyetlerine ilişkin vergiye tabi kazanç olarak esas alınır. Vergiye tabi kazancın bu suretle tespitinde ilgili faaliyete ilişkin giderler dikkate alınmaz ve bu kazanca herhangi bir indirim veya istisna uygulanmaz.Kazançları birinci fıkra kapsamında tespit edilenlerin;

  1. a) Bu faaliyetlerine ilişkin gider veya maliyetleri, vergiye tabi diğer kazanç veya iratlarının tespitinde dikkate alınmaz.
  2. b) Bu kazançları dışındaki beyana tabi diğer kazanç veya iratları hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.
  3. c) İki yıl geçmedikçe bu usulden çıkmaları mümkün değildir.

04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 353’üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası hükümleri uyarınca bir takvim yılı içinde iki kez ceza kesilen mükellefler, cezanın kesildiği ve takip eden iki takvim yılına ait kazançları için bu madde hükümlerinden yararlanamaz.

Bu madde hükümleri kurumlar vergisi mükellefleri hakkında da uygulanır.Cumhurbaşkanı, birinci fıkrada yer alan oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, kanuni oranına getirmeye; Hazine ve Maliye Bakanlığı, maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

Share: